Jules Verne 5. Sınıf Hayal Ederek Ülke Gezme Ödevi
KARBEYAZ ile GRÖNLAND'A YOLCULUK
Önce bembeyaz bir tren yaptım. Oraya vardığımızda insanlar bizi fark etmemeliydi. Trenimizin adı Karbeyaz idi. Karbeyaz son teknoloji ürünüydü. Yola çıkmak için çalıştırdığımda kendi yolunu buzdan yapabilen bir trendi. Vagonun birine aylarca yetecek kadar konserve koyup, diğer vagona kitaplarımı kışlık kıyafetlerimi koydum. Yola çıkmak için her şey hazırdı. Gece karanlıkta yolculuk etmemek için hava aydınlanır aydınlanmaz Karbeyaz'ı çalıştırdım. Haritan nasıl gideceğimi belirlemiştim. Hiç bir kara parçasına uğramadan Akdeniz'e oradan İtalya, İspanya ve Cezayir kıyılarını gezerek Atlas Okyanusuna geçtim. Kıyıdan ve karadan epeyce yol aldım. Sağıma soluma baktığımda Okyanus dışında hiç varlık görülmüyordu. Karbeyaz son hız Grönland'a vardığında, bembeyaz, lapa lapa yağan kar beni çok fazla mutlu etti. Gördüğüm en yoğun kar yağışıydı. Burada her şey kardan oluşmuştu. Kardan nehirler, kardan evler, kardan dağlar, kardan ve buzdan oluşmuş yollar görülmeye değerdi. Burada Ülkemizdeki gibi çok fazla insanda yoktu. Grönland'da yaşayan insanlar giydikleri kıyafetlerin kalınlığından yüzleri görülmüyordu. Gördüklerimin ellerinde ise daha önce hayal edemediğim kadar ve hiç görmediğim büyüklükte iri iri balıklar vardı. Bir insan bir eliyle bir balığı ancak taşıya biliyordu. Ben bu balığı yesem sanırım bir ay yemek yemem diye içimden geçirdim. Birde bu kadar soğuk havada bu insanlar nasıl oluyor da hasta olmuyorlardı. Bizim yaşadığımız yerlerde havalar soğur soğumaz insanlar hastanelere koşuyorlar. Bu nasıl mümkün olur?
Buzulların niye eridiğini bulmak için yola çıkmıştım. Şimdi aklımda başka başka sorular oluşmuştu. Bunları da daha sonra araştırmak için ajandama yazıyordum. Sadece bir kaç saat içinde 3 sayfa soru ile karşılaşmıştım. Yol aldıkça buz dağlarını görmeye başladım. Ufak tefek gördüğüm ve yaklaştıkça büyüyen her yeri bembeyaz, tekbir siyah noktası bile olmayan koca koca dağlar artık karşımdaydı. Gözlerimin önünde bu koca dağdan bir parça okyanusun sularına büyük bir gürültüyle devrildi. Buz dağının neredeyse yarısı bir kaç saniye içinde bildiğimiz su oluvermişti. Daha fazla dayanamayıp Diğer buzullarda yaşayan insanların karşına çıkıp onlara hesap soracaktım. Kışlık kıyafetlerimi koyduğum vagondan en kalın kazaklarımı, çizmelerimi ve montumu giyip, trenden dışarı çıktım.
Buzdan tek katlı evleri olan insanlarının yanına gittim. Onlara buz dağlarının neden bu kadar çabuk erimeye başladığını, buradaki buzulların erimesiyle Dünyamızın çok fazla ısındığını, bazı ülkelerin çöle döneceğini bazılarınında sular altında kalacağını anlattım. Beni çok sakin bir şekilde dinledikten sonra tüm sorularıma yanıt verdiler. Buradaki hayatlarının yüz yıllardır aynı olduğuna, atalarından öğrendikleri şekilde avlanıp yaşadıklarına kadar tüm hayalarını anlattılar. İkna olmuştum. Buzulların erimesiyle orada yaşayan insanların hiç bir alakası olamazdı.
Çok soğuk iklimin yaşandığı fakat sıcak ve misafir seven bir çevreden ayrılırken aklımda soru işaretleri Karbeyaz'a yeni rotayı veriyordum. Haydi gidelim İzmir'e. İzmir'e gelene kadar buzulların neden eridiğini bulmaya çalıştım. Peki sizin fikirlerini ne?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder